26 Ocak 2019 Cumartesi

Yazım Üzerine

Yazmayı severim doğrusu. Okumaktan fazla hatta. Okumak da güzeldir elbet fakat yazmanın beni cezbeden ayrı bir tarafı var. Üretmekle olan yakınlığı olsa gerek. Düşünmeyi, yorumlamayı ve eleştirmeyi, kısacası fikir sahibi olmayı severim. Yazmak da bunları dışa vurmamı sağladığından ötürü beni kendisine çekmeyi başarmıştır. Fakat okumak öyle değildir, kişiye her zaman istediğini veya beğendiğini sunmaz. Size farklılık sağlar siz de yazarak bu farklılıklardan kendinizi oluşturursunuz. Kısacası, güzeldir yazmak. Okuyun, yazın, dünyayı kendinizden mahrum etmeyin.

İnsan Hayatı Üzerine

İnsan hayatı benim gözümde 3 temel döneme ayrılır ve bu ayrım saflığı temel alır. İlki bebeklik, yükselme dönemi. İnsanın dili, mantığı, kendisini dahi bilmediği, resmen uzaylı olduğu dönem. Bebeklik safhasında insan cahildir ve bunu hızlıca gidermek için denetimden geçirmeden her türlü şeyi öğrenmeye çalışır. İkincisi zirve dönemi, çocukluk. Çocuklar belirli bir mantık sahibidirler, hâlâ meraklı fakat dile ve insanlara biraz daha hakim kimselerdir. Ama en önemlisi bebeklik zamanında da sahip oldukları saflığı ve temizliği artık eylemleri ve düşünceleri ile gösterebilmekte olmalarıdır. İşte bu, dönemin zirve olmasının nedenidir, tertemiz, saf bir benliğin, bir meleğin davranışlarına, hareketlerine, düşüncelerine, kendisine tanıklık etmek daha da iyisi kendi olmak ne güzel bir lütuftur. Bu yüzden dünyada en sevdiğim varlıklar çocuklardır. Üçüncüsü ise çocukluk sonrası hayat. Kişinin saflığını yitirdiği, dünyanın gerçek yüzünü gördüğü ve ona uyum sağladığı dönem. Bu döneme çürüme veya ölüm diyebiliriz. Bu dönemde insan elbet saflığının tamamını yitirmekten korunabilir fakat asla çocukluğundaki gibi olamayacaktır.

Tartışamamazlık Üzerine

Bu insanlar tartışmalarda kendi düşüncelerine zıt düşen düşüncelerin savunucularının argümanlarını beklemeksizin, onları okuyup, düşünüp, işlemeksizin, kendi argümanlarını olabildiği hızla karşıdakine yığmak ve onu haksız çıkarmak isterler. Çünkü bu cehalet peşinde koşturan insanlar kendi düşüncelerinin doğru olduğunu bilmek hakkında o kadar endişelilerdir ki başkalarının düşüncelerinin hatalı olduğunu kabul ettirmeden, onların 'Evet haklısın.'ları olmadan benliklerinin ve kendi düşüncelerinin doğruluklarından emin olamazlar, çünkü kendi fikir ve düşüncelerinin doğruluğu hakkında başkasının şartlı tasdiki olmaksızın emin olmaktan âcizdirler.